345 posts
Tuvalet Sendromu
Tuvalet Sendromu
Kapıyı çaldım.İlkinde açan olmayınca ikinci defa çaldım.Açan oldu zahir.
Karşıma saçlarını yeni fönlemiş,ojelerini tazelemiş,yüzünü pudralamış güzel bir bayan çıktı.On beş saniye kadar birbirimizi süzdük.İlk defa karşılaşıyorduk sonuçta.
-İyi akşamlar,dedim.
-İyi akşamlar size de,dedi narin sesiyle.
-Tuvaletinizin arızası giderildi mi?
-Evet.
-Artık kendi tuvaletimizi kullanabilir miyiz?
-Evet.
-Keşke haber verseydiniz!
-Neye niçin haber verecekmişiz?!
-Tuvaletiniz bozulduğunda ricada bulunmuştunuz ya kullanmayan diye..
-Evet.
-İki gündür kullanamıyoruz malum,haber verseydiniz iyiydi!
-Evet.
-Teşekkürler.
-Evet.
-İyi akşamlar.
-Evet.
-Kolay gelsin.
-Evet...Der demez kapı yüzüme kapandı.Ters bir zamanda rahatsız ettim galiba.
Mevzu bahis efendim;
Alt komşunun tuvaleti tıkanmış,evin kapısına dayanıp bir süre kullanmayın diye emr-i vakide bulunmuş.Ev arkadaşım da hemen tamam demiş.Kızın güzelliğine kapıldığından bu cevabı vermiş.Yoksa ben arkadaşımı iyi tanırım!
Tam iki gün,evet sevgili okur tam iki koca gün tuvaletimden uzak kaldım.Neyse ki hasret sona erdi.Bu olaydan çıkardığım derslere gelince:
*Tuvaleti düzgün kullanmalıyız.
*Fazla su tüketimi yapmamalıyız.
*Arkadaşını iyi tanıdığını sanmamalısın.
*Komşularınla tanışmalısın.
*Komşularınla iyi geçinmelisin.
More Posts from Syhmspmk
ilkbahara selam olsun
darlanırım her aklıma gelişinle. vazgeçme hatalığı, seni unutturmadı geçen zaman içinde... arttı giderek hasretin. oysa ki yeni varoluş gerekirken!
sorunların aşkı
yılın son şiiri ... artık senden yoksunum. yokluk hiç bu kadar iç yakıcı olmamıştı. sertleşen duygusuzluk döneminde sensizleşen kalbin çığlıkları! gidenin bıraktığı kalanın üstlendiği acıların yağışı, kalbe giden yolların tıkanıklığına en önemli sebep teşkil ederken; gelmesi pek yakın omayan senin ardından, yolların kapanması... bana reva görülen bu olmamalıydı. farkın fark edilmesi için giden sen olmamalıydın. bırakılması gereken duyguların son durağı ben olmamalıydım. 'sorunların' aşkı 'sorumsuzlukların' bedeline yenik düşmemeliydi!
Hep Kaybedeceksin!
Kaybedenlere bir müjdeydin sen.Doğuşunla birlikte yeni kaybedişlerin önü açıldı.Seninle kaybedenler güçlendi.
Kaybettikçe kaybetmeyi,kaybettikçe kaybetmeyi,kaybettikçe kaybetmeyi..öğrendin.
Her kaybedişte daha da bir kaybetmeyi öğrendin.Yılmadan,azmini koruyarak bu işi öğrenmeye çabaladın.
Kaybedenler arasındaki hedefin,tamamen en iyisi olmaktı.Bu hedef uğruna neler yapmadın ki!Her düşüşte bu hedef seni ayaklandırdı.Yaşama gücün bu sayede hep tavan yapıyordu.
Kaybedişler sana tecrübe kazandırdı.Her kaybetmede yeni bir yol buluyordun.
Kimsenin bilmediği ve düşünmediği taktikler buluyordun.Kaybetme üzerine sürekli notlar okur,notlar tutardın.Bunun üzerine dünyada yayınlanmış ne kadar makale yazılmış ne kadar kitap varsa hepsini okudun.
Bu okumalar belki de bir gün kaybetmeyle ilgili en iyi kitabı yazma tecrübesi veriyordu.
Bilemiyorum ama bildiğim tek bir şey vardı;her okumada farklı bir 'sen'ortaya çıkıyordu.
Kaybetme uğruna hayatını feda eden ender bir insan olmak.Ne mutlu,ne kadar da asilce bir amaç.
Sen dünyadaki en iyi kaybedendin.Kaybetmeler senden sorulur.
Ve gün gelipte emeklilik vaktin gelir.Tecrübelerini aktarmaman için çevren sana engel olur.Çünkü dünya üzerinde ki en iyi kaybeden olarak sen kalmalıydın.Kıyamete kadar böyle olması gerekiyor.
İnsanlık için bir mihenk taşısın.Sen örnek olarak anlatılacak bir varlıksın.Sen kaybedenler diyarındaki asil bir varlıksın.
Her kaybedilişlerde sen akla geleceksin...
bir hayali sevgiliye açık mektup
öğlen vakitleriydi. güneşin sertliğini şemsiyeler kesiyordu. bir masada oturmuş,seni bekliyordum. aylardan sonra randevu vermiştin! görüşme saatinden evvel gelmiştim: henüz gölgelerin boyu uzunken. sen gelene dek defalarca konuşmuştum seninle. prova deniliyor ya,işte ondan. ve sen yarım saat gecikmeli gelmiştin. olsun. sonuçta gelmiştin. merhabalaştık,karşıma oturdun. hiçbişi içmeyecem seni dinliyorum,demiştin. ve anlatmaya başlamıştım. sana,seni anlatıyordum. gerçi bu konuşmayı,gözkapaklarımı her kapatışımda yapıyordum seninle. ve sen dinliyordun sessizce. bana kalsa günlerce anlatırdım da,sustum. bişiler demeni beklemiştim. ve sen suskundun. dakkalar sonra dudakların kıpırdamıştı,nihayet. heyecanla bekliyordum. ve sen konuşacaktın. çok soğukkanlıydın. hiçbir duygu esintisi gelmiyordu senden. ve sen olmaz dedin. beraber susmuştuk. ben suskun. sen suspus...
ondan geriye kalan
kafada biriktirilen onca kelimenin,ağızdan çıkamamasıdır belki de aşk.
gözlerinde kaybolma korkusunun,onu görme isteğini hafifletmesi midir acaba?
karşısında lâl olan dilin hiyaneti mi yoksa,
onu bir daha görememe korkusu mudur beni konuşturmayan?